Merhabalar, sevgili okur.
Bugün yaşadığım sinema deneyimimi hiç soğutmadan yazmam
gerekiyordu. Bu filmi size tanıtmaktan ötürü çok heyecanlıyım. Bu yüzden hemen
sadede geliyorum.
Gravity (Yer Çekimi)
Houston’un uzaya yolladığı Explorer adlı gemi bir çalışma
yürütürken aniden bir kazaya maruz kalınca Doktor Ryan Stone ve son görevinde
olan Astronot Matt Kowalsky uzayda sürüklenmeye başlarlar. Film, bu iki astronotun gemileri olmadan
uzayda ilerleyerek eve dönüş yolunu bulmaya çalışmalarını anlatıyor.
Filmin konusu tamamen bundan ibaret. Yalnızca iki oyuncumuz
var. Ryan rolünde Sandra Bullock ve Matt rolünde de George Clooney’i görüyoruz.
İki kişilik dev kadro da denebilir tabi… Film o kadar gerilimli ki zaten başka
bir oyuncu aramıyorsunuz da. Tamamen kurtuluşa odaklanıyor ve bir üçüncü kişi
olarak kendinizi Dünya’ya dönmeye çalışıyor gibi hissediyorsunuz. Filmin
görselliği de bunda oldukça etkili doğrusu. Uzay o kadar –doğru kelime “hafif”
sanırım, o kadar hafif, o kadar gerçekçi ki her an orada olduğunuzu
hissedebilirsiniz.
Görüntülerle birlikte oyunculuk da en üst seviyede. Clooney
muzip yüzünü gösterip filme küçük eğlenceli unsurlar katarken Bullock ise
uzayda kalmanın gerilimini yansıtmayı iyi başarmış.
Doktor Stone rolü için ilk teklif götürülen isim Angelina Jolie
imiş. Jolie rolü iki kere reddedince Natalie Portman, Scarlett Johansson, Naomi
Watts gibi pek çok ünlü isme teklifte bulunulmuş ancak en sonunda rolü Bullock
üstlenmiş. Kendisi en beğendiğim
oyunculardandır. Bu filmden sonra çok daha fazla takdir ettim. Çünkü
öğrendiğime göre rolü için her ayrıntıyı aylarca süren görüşmeler sonucu
kararlaştırıp ekrana dökmüş. Bunu zaten izlerken çok iyi anlayabiliyoruz.
Matt Kowalsky rolü ise ilk önce Iron Man olarak bildiğimiz
Robert Downey Jr.’a teklif edilmiş ancak oyuncu bu rolü yoğun programı yüzünden
reddetmek zorunda kalmış. Downey de Clooney de Kowalsky rolüne çok yakışacak
oyuncular, bu yüzden ben hangisi olursa olsun kabul edebilirdim sanırım. :)
Gelelim yönetmene; film bize tanıdık bir isim olan Alfonso
Cuaron’un elinden çıkma bir yapım. Filmi izlerseniz yönetmenin bu filmi nasıl
bir ciddiyetle çektiğini anlarsınız, ancak ben de birkaç yerden öğrendiğim
bilgileri aktarmak istiyorum.
Cuaron oğluyla birlikte bu filmin senaryosunu yazdıktan
sonra, Oscar adayı görüntü yönetmeni Emmanuel Lubezki ile çalışmış ancak ikili yıllarca bu
çekimi yapacak sistemi yaratamamış. Ancak uzun yılların ardından ışıkların oyuncuların
etrafında dolaşmasıyla uzayda hissi verecek şekilde çekim yapabilecek olan bir
sistem geliştirmeyi başarmışlar. Arka planlar ise bilgisayarla yaratılmış. Üstelik çekimleri yaparken gerek karakterin gözünden görmemiz, gerek astronot kıyafetinden çıkıp dışarıdan karaktere bakışımız başımızı döndürecek kadar gerçekçi. Uzun
yıllar boyunca teknik yetersizlikten ötürü bekletilen bu projenin beklediğine
değdiğini düşünüyorum. Öyle ki astronotlar bile filmin uzay hissini ne kadar iyi verdiğini konuşuyorlarmış.
Film röportajlarında gazetecilerin “Uzaydaki sahneleri
çekerken çok zorlandınız mı?” soruları ne demek istediğimi açıklıyordur
sanırım. Filmin uzayda çekildiğini sanmak çok doğal olsa da tamamen stüdyo
yapımı bir film.
Sandra Bullock’un “Biz bu filmi çekerken yer çekiminin önemini
belirtmek istedik.” diyerek nüktedan bir şekilde belirttiği gibi, sinema
salonundaki bir buçuk saatlik uzay deneyiminden sonra yer çekimine ve yıldızlara bakış açınız değişebilir. :)
Bir türlü kurtulamadığınız, uyanmak isteyip de
uyanamadığınız rüyalarınızdan birinde gibi hissedeceksiniz.
Kesinlikle Oscar adaylığını hak eden bir film olduğunu
düşündüğüm bu güzel yapımı imkanınız varsa sinemada 3D olarak izlemenizi
öneririm.
İyi seyirler!
Pabucunuzu bir yerlerde unutmanız dileğiyle… :)