Pages

27 Ekim 2013 Pazar

Pabuçsuz'un Film Güncesinden -3- : Yer çekimi önemlidir.

Merhabalar, sevgili okur.

Bugün yaşadığım sinema deneyimimi hiç soğutmadan yazmam gerekiyordu. Bu filmi size tanıtmaktan ötürü çok heyecanlıyım. Bu yüzden hemen sadede geliyorum.

Gravity (Yer Çekimi)



Houston’un uzaya yolladığı Explorer adlı gemi bir çalışma yürütürken aniden bir kazaya maruz kalınca Doktor Ryan Stone ve son görevinde olan Astronot Matt Kowalsky uzayda sürüklenmeye başlarlar.  Film, bu iki astronotun gemileri olmadan uzayda ilerleyerek eve dönüş yolunu bulmaya çalışmalarını anlatıyor.





Filmin konusu tamamen bundan ibaret. Yalnızca iki oyuncumuz var. Ryan rolünde Sandra Bullock ve Matt rolünde de George Clooney’i görüyoruz. İki kişilik dev kadro da denebilir tabi… Film o kadar gerilimli ki zaten başka bir oyuncu aramıyorsunuz da. Tamamen kurtuluşa odaklanıyor ve bir üçüncü kişi olarak kendinizi Dünya’ya dönmeye çalışıyor gibi hissediyorsunuz. Filmin görselliği de bunda oldukça etkili doğrusu. Uzay o kadar –doğru kelime “hafif” sanırım, o kadar hafif, o kadar gerçekçi ki her an orada olduğunuzu hissedebilirsiniz.

Görüntülerle birlikte oyunculuk da en üst seviyede. Clooney muzip yüzünü gösterip filme küçük eğlenceli unsurlar katarken Bullock ise uzayda kalmanın gerilimini yansıtmayı iyi başarmış.
Doktor Stone rolü için ilk teklif götürülen isim Angelina Jolie imiş. Jolie rolü iki kere reddedince Natalie Portman, Scarlett Johansson, Naomi Watts gibi pek çok ünlü isme teklifte bulunulmuş ancak en sonunda rolü Bullock üstlenmiş.  Kendisi en beğendiğim oyunculardandır. Bu filmden sonra çok daha fazla takdir ettim. Çünkü öğrendiğime göre rolü için her ayrıntıyı aylarca süren görüşmeler sonucu kararlaştırıp ekrana dökmüş. Bunu zaten izlerken çok iyi anlayabiliyoruz.
Matt Kowalsky rolü ise ilk önce Iron Man olarak bildiğimiz Robert Downey Jr.’a teklif edilmiş ancak oyuncu bu rolü yoğun programı yüzünden reddetmek zorunda kalmış. Downey de Clooney de Kowalsky rolüne çok yakışacak oyuncular, bu yüzden ben hangisi olursa olsun kabul edebilirdim sanırım. :)

Gelelim yönetmene; film bize tanıdık bir isim olan Alfonso Cuaron’un elinden çıkma bir yapım. Filmi izlerseniz yönetmenin bu filmi nasıl bir ciddiyetle çektiğini anlarsınız, ancak ben de birkaç yerden öğrendiğim bilgileri aktarmak istiyorum.
Cuaron oğluyla birlikte bu filmin senaryosunu yazdıktan sonra, Oscar adayı görüntü yönetmeni Emmanuel  Lubezki ile çalışmış ancak ikili yıllarca bu çekimi yapacak sistemi yaratamamış. Ancak uzun yılların ardından ışıkların oyuncuların etrafında dolaşmasıyla uzayda hissi verecek şekilde çekim yapabilecek olan bir sistem geliştirmeyi başarmışlar. Arka planlar ise bilgisayarla yaratılmış. Üstelik çekimleri yaparken gerek karakterin gözünden görmemiz, gerek astronot kıyafetinden çıkıp dışarıdan karaktere bakışımız başımızı döndürecek kadar gerçekçi. Uzun yıllar boyunca teknik yetersizlikten ötürü bekletilen bu projenin beklediğine değdiğini düşünüyorum. Öyle ki astronotlar bile filmin uzay hissini ne kadar iyi verdiğini konuşuyorlarmış.
Film röportajlarında gazetecilerin “Uzaydaki sahneleri çekerken çok zorlandınız mı?” soruları ne demek istediğimi açıklıyordur sanırım. Filmin uzayda çekildiğini sanmak çok doğal olsa da tamamen stüdyo yapımı bir film.

Sandra Bullock’un “Biz bu filmi çekerken yer çekiminin önemini belirtmek istedik.” diyerek nüktedan bir şekilde belirttiği gibi, sinema salonundaki bir buçuk saatlik uzay deneyiminden sonra yer çekimine ve yıldızlara bakış açınız değişebilir. :)

Bir türlü kurtulamadığınız, uyanmak isteyip de uyanamadığınız rüyalarınızdan birinde gibi hissedeceksiniz.

Kesinlikle Oscar adaylığını hak eden bir film olduğunu düşündüğüm bu güzel yapımı imkanınız varsa sinemada 3D olarak izlemenizi öneririm.

İyi seyirler!

Pabucunuzu bir yerlerde unutmanız dileğiyle… :)






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder