Pages

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Seyreltilmişlik 49 Gün'de biteeer


Ca-ca-ca-caaaannnn bebeyimler! 
İşteee yine bir garip ben! Tam da burada… Biraz daha solda. Hayır, öteki solunda. -,- 
İşte buldun. ^^ Aman ha bulduğunun bir hazine olduğunu sanma. Paçoz bir Cinderella şu gördüğün. ^^

Bu aralar hiçbir şey yapmamama rağmen o kadar meşgul hissediyorum ki… İş adamı vadisinin bile ötesinde sörf yapıyorum sanki. Yoruluyorum falan bir görseniz. Aslında ne yapıyorum biliyor musunuz?
Kargalar kahvaltı yaparken ben anca yatıp zıbarıyorum. Doğal olarak da öğlenin bir vakti kalkıyorum. Sonracığıma biraz sosyal “kıytırık” medyada oyalanıp televizyon başına yollanıyorum. World Travel Channel’da Let’s Shop diye bir program var, bilmem izleyen gören duyan var mı? İşte orada Cheryll’ciğimi izliyorum. Hatun fik fik gezip, gittiği ülkelerde alışveriş yapıyor len. Vallahi çok özeniyorum, ben de istiyorum. Ama sonra “daha evden çıkıp iki adım attığın yok Cinderella, halt yeme otur oturduğun yerde” diyorum ve de boynumu büküp rutin hayatıma dönüyorum.  Program bittikten sonra yine sosyal kıytırıklara dönüyorum. Bu yani, bu kadar. Sabaha kadar bilgisayardayım işte. Ve bu hiç hoşuma gitmiyor bilesiniz.

Bu arada, önceleri duyurduğum üzere Seyreltilmiş Korecan olarak hayatıma devam ediyorum. Yani başlıkta "bitti" dediğime bakmayın.
Dizilere bir süre ara vermiştim. Yoksa dediğim gibi, çok fazla kaptırıp depresyona giriyordum. -,- Bu Seyreltilmiş Korecanlık meyvelerini vermeye başladı ve ben sonunda –hala tam bir korecan olmakla birlikte- takıntılardan kurtuldum. Artık fazla gelişmiş hayal gücümün ürünü olaraktan Kore’de yaşadığımı falan düşünmeyi bıraktım. ^^ (oppam-hatta oppalarım- bile vardı len -,-) Artık oppam yok, Koreli değil de Türk olduğumun farkındayım ve Türkiye’nin en gezilesi kentlerinden birindeki şatomda yaşadığımı biliyorum. Sonuç olarak “okulun ağasıyım ben, kameraman beni çek! “.  Yani bunun anlamı –Cinderella’ya yakışmayacak ama-  ‘Hell yeah bebeyimler!”  oluyor. ^^

Bu kendinden geçmişlik fırtınası ve Kore komasının üzerimden kalktığını hissettiğim an kendimi denemeye giriştim. Bilin bakalım ne yaptım? Ben ki dram dizilerden fellik fellik kaçan ben… Gittiiimmm en efsanevi dramlardan birini izlemeye oturdum.

49 DAYS ^^


(Bu arada kimse bunu “forti nayn deyz” diye okumadı, bilmiyorum sanmayın. ^^ Hep “kırk dokuz deyz” işte ivladım.)

En ufak dram sahnesinde zırıl zırıl ağlamama rağmen bu dizinin yalnızca bitiş sahnesinden sonra, dizinin tamamına topluca bir ağlama seansı adadım. O da 5 dk bile sürmedi (ki bir dizi için haftalarca ağlamışlığım ve oda arkadaşımı bunaltmışlığım vardır.) ve hayatıma devam ettim. Demek ki artık onun sadece bir dizi olduğunun farkındayım, ne hoş ne hoş ^^ bundan sonra Seyreltilmiş Korecan olarak kalmaya dikkat edeceğim canlarım. ^^

Diziye gelirsek, kaliteli dramdı diyebilirim. Ve sırlarla dolu, demek de doğru tabir olabilir. Daha yeni izledim -,- Ama oyunculukları çok beğendim. Başrolün babasını çok beğendim özellikle, ne de hoş tepki veriyordu öyle. Bir de Ruh Bekçisi’ni.


 Diziye bir neşe kattı yahu, o ne öyle mık mık mık? Dramın gözünü çıkarmışlar canım aa… Neyse ki, şu Ruh Bekçisi’ni donuk sıradan bir karakterden uzak neşeli, agresif ve komik yapmışlar. Bir de ben bu adamı My Fair Lady’de kılıksız mıymıntı bir avukat (avukat mıydı emin değilim gerçi de, mıymıydı işte -,-) olarak tanıdığımdan bu rolü başarılı yaptığını düşündüm. ^^
Neyse, demem o ki; izlemediyseniz izleyin bu diziyi.


Öyle yani bebeyimler, bir adet OST paylaşıp tüyeceğim buralardan ^^


Pabucunuzu bir yerlerde unutmanız dileğiyle… :)


2 yorum:

  1. blogun hayırlı olsun :)) asosyal yazmısın kendıne umaırm hemen sıyılırsın o halden :)) kore fılmıne 5dkcık mı agladın ohh super cok bıle..bende beklerım sevgıler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkürler :) sıyrılsam o halden, güzel olabilir diye düşünüyorum evet ^^ dizilerden de artık etkilenmemeye çalışıyorum, daha iyi oluyor :D gelirim, sevgiler :))

      Sil