At gözlüğü değil canım. Öyle öğretici bir yazı yazmaya
çalışmıyorum. Size “Hayata dar bir pencereden bakamayın.” da, yok efendim “Güzelliklere
açık olun.” vs. diyecek değilim. Bunları zaten herkes söylüyordur. Bana da
söyleyen çok. O yüzden “bakın öğüt vermeyi çok severim” insan topluluğundan
uzakta yaşamayı tercih ederim.
Bu yazı, gözleri bozuk ya da hiç görmeyen birinin yeniden görmesiyle de ilgili değil. “Göremiyorsanız bile, görmenizi sağlayacak bir şey mutlaka vardır. İster gözlük olsun, ister kalbiniz…”temalı, garip duygusal şeyleri de çok sevmem bilirsiniz. :)
Bu gözlükler, bildiğiniz güneş gözlüğü. Evet, hani güneş
gözümüzü acıtmasın diye taktıklarımız…
Ama bunlar klasik Robert Pattinson gözlüğü ya da Justin Biber tarzı rengarek, şıngırdak şeyler de değil.
Bu gözlük bir arkadaşınızın gözlüğü. Bu gözlük kahverengi. En önemlisi bu gözlük hayatı çok güzel gösteriyor!
Şu anda gözlüğünü kapıp bu yazıyı yazmaya koyulduğum arkadaşım-Pembişim- yanımda “Hayat çok zor…” diye iç geçiriyor. Artık gözlüğün gücünü siz hesap edin. ^^
Artık hayat sepya, artık hayat photoshoplu, artık hayat bir film karesi… Çimenlere uzanıp bulutlara baktığımda harika bir manzarayla karşılaşıyorum. Çıplak gözle baktığımda bir açık renkler kümesi olan gökyüzü, şimdi tamamen bambaşka görünüyor.
Bu çiçekler… Bu ağaçlar… Ne kadar da canlı! Aşağıdan aşağıdan uçan bu eşek arısı ne kadar şeker. Ah şuradan bir kıro mu geçiyor? O da çok havalı. Pembişim de ders çalışırken çok tatlı.
Gerçi o hep tatlıydı. :)
Ah, işte böyle… Bu gözlüğü çıkarıp oturmak bana büyük bir acı
verir oldu. Onsuz hayat çok ucube! Şimdi şöyle bir uzanıp gözlüklerle etrafı
izlemeye devam etmeliyim… Yine gelirim. :)
Pabucunuzu bir yerlerde unutmanız dileğiyle… :)