Pages

8 Nisan 2012 Pazar

Zincirlerimi kırmak mı? Teşekkürler, kalsın.



Hayır, bu Jet Li’nin “Kır Zincirlerini!”sindeki gibi bir hayat değişikliği öyküsü değil. Benim zincirim bir enerjiyi temsil ediyor. Bu daha çok şu “Secret” gibi bir şey.
Secret denen şeyi deneyip deneyip sonuç alamayınca yaşadığım o “Benim dileklerim hiç olmayacak mı yaaa?! Hüüü…” durumundan sonra bir arkadaşımın önerisiyle Zincire başladım. Gerçekten işe yaradı. Böyle aldım elime tığ ile ipliği, ipin bir ucunu parmağıma dolayıp…
Yok yok şaka yaptım. ^^ Tamamen düşünce işi yine. Felsefeciyiz, işimiz düşünmek bilirsiniz.

O ne zincirdir o…
Alırsınız en büyük hayalinizi, aklınıza kazırsınız öncelikle. Geceniz gündüzünüz o olmalı ama… Ben gerçek bir akla kazıma durumundan söz ediyorum.  O zaman gerçekleşir. :)
Ah, ne kadar batıl bir şey bu değil mi? Değil! ^^
Çünkü, iyi düşünüp gülümseyen insan iyi şeyler yaşar, iyi şeyleri yaşadıkça da gülümser.
Bu zincir takıntılı bir şekilde hayal ettiğiniz şeyi düşünmekle bitmiyor tabi.  Yalnızca iyi şeyler düşünün onunla ilgili. Asla kötü bir şey gelmesin aklınıza. Çünkü şu çok da anlamadığım bir yerlere bir sinyaller gönderme işi burada da devreye giriyormuş bana denilene göre. Kötü şeyi düşünürsek, çağırırmışız.
E, insanız geliyor işte aklımıza, ne yapmalıyız o zaman, derseniz söyleyeyim.  Tabi gelir aklınıza, ama önemli olan bir an önce onu akıldan defetmek.
Ve benim en önemli gördüğüm nokta da şu ki; asla ama asla o aklınızdaki şeyle ilgili sizi desteklemeyeceğini bildiğiniz birine bir şey söylemeyin. Çünkü şu kötü düşünmek konusunun en zayıf halkası işte burası. Kendi düşüncelerinizi kontrol etseniz de karşıdakininkini edemezsiniz. Daha da kötüsü, ağzını torba misali büzemezsiniz. Kırarlar zincirinizi. Kırdırmayın, anlatmayın sizde kalsın. Ya da sadece destekleyecek kişiler bilsin.
Bu yöntemi neden bu kadar hararetle öneriyorum size? Çünkü işe yaradığını gördüm.
En çok istediğim şeyin bir fotoğraf makinesi olduğu dönemde çıkmıştı Secret kitabı. Aldım, güzelce okudum evrene zımbırtılar yollamaya çalıştım. Sonuç…
“Hay bin kelebek! Bu salak şey niye işe yaramıyor?!”
Fotoğraf makinesinin ufukta görünmesini bırakın evde  “f” bile demeye çekinir olmuştum. Sonra Zincir yapmayı öğrendim. O yaz nasıl oldu anlayamadan, kuzenimle konuşulmuş, fotoğraf makinesi ta Amerikalardan getirilip, kucağıma düşmüştü.

Bu Zincir olayına ben inanmayım da kim inansın şimdi? Bence Kadir İnanır. O potansiyel var onda. ^^
Biliyorum, iki dakika ciddi olamıyorum. <3

Bu arada şu an bilgisayarımda bulduğum tüm müzikleri Media Player’a atmış dinliyorum. Az önce garip bağır çağır anlamadığım bir şekilde konuşan ve küfür ettiğinden şüphelendiğim bir şey çaldı. Sonra rap geldi ve Gülben Ergen ve Nil ve Deniz Seki ve Beethoven ve… Bu da ne böyle?  -,-  Ne kadar istikrarsız bir müzik yaşantım var benim. Geçmişte nasıl ruh hallerinden geçtiğimi gerçekten merak ediyorum. Sanırım Freud amcanın beni incelemesine ihtiyacım var.
Ah ah “Freud çöz beni içinde havuz probleminin.”
Şu an Enrique Iglesias çalıyor. Bu adama aşık olmak yasal mı acaba? Hem annem de bunun babasını beğenirdi. Filmlerde olur ya büyükler kavuşamamıştır ama çocukları kavuşur. İşte bizim Enrique ile böyle bir ilişkimiz var, çaktırmayın. 
Ah, haksız mıyım ama, bakın şuna! <3


Ben gene daldan dala mı atlamışım ya? Hiç söylemiyorsunuz. -.- Hadi tamam bakın çorbanıza ben gelirim yine. ^^

Pabucunuzu bir yerlerde unutmanız dileğiyle… :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder